Türkiye yeniden bir dönüşüme giriyor. Makine Sanayi Eylem Planı 3 Mayıs’ta açıklanıyor. Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası cari açığı bitirecek projeler peş peşe TIKIR TIKIR geliyor.
Ülkemizin hızlı büyümeye ihtiyacı olduğunun altını çizen Dalgakıran, “Türkiye’nin 100 yıllık tarihine bakıldığında, ne zaman büyüme hamlesi olsa, cari açıklar verildiğine dikkat çekti. Hızlı büyümenin yatırım, üretim ve tüketimin artması anlamına geldiğine işaret eden Dalgakıran, ancak ülkemizde bir de ‘enerji’ sorunu bulunduğunu hatırlattı. Dalgakıran, “Enerjide dışa bağımlı olduğumuz için, üretim araçlarını bu ülkede üreterek bunu çözebiliriz. Türkiye artık ne yapıp edip katma değer üretmek, MAKİNE üretmek  zorunda” diye konuştu. Dünyanın bu yüzyılda ‘ekonomik savaşlar’ döneminde olduğunu savunan OAİB Başkanı, Türkiye’nin coğrafi olarak da son derece stretejik bir yerde bulunduğunu söyledi. Yakınımızdaki kıta Avrupa’nın artık yaşlandığını dile getiren Dalgakıran, söz konusu kıta için de enerji geçiş hatları, Afrika ve Ortadoğu’ya yakınlığı nedeniyle de Türkiye’nin son derece önemli olduğunu belirtti. Ülkenin artık bu önemini iyi kavraması gerektiğini iddia eden Dalgakıran, “Biz artık teknolojiyi alan değil, üreten ve ihraç eden stratejik ülke olmalıyız” ifadesini kullandı. Türk sanayiinin ucuz emeğe dayalı sektörlerle başlayıp, bu zamana kadar geldiğini hatırlatan Dalgakıran, “Ancak artık değişim kaçınılmaz. Bundan sonrası ‘eğitim’ ve ‘teknoloji’ devri olmalı” diye konuştu. Eğitim ve teknoloji üretiminin bir ulusun top yekun hareketi olduğunu dile getiren Başkan Dalgakıran, dünyada teknoloji üreten tüm ülkelerin perde arkasında devlet olduğunu hatırlattı. “Biz bir misyon üstlendik ve bunu mutlaka başaracağız” diyen Dalgakıran, ‘Tıkır Tıkır’ sloganı ile başlatılan  kampanyanın ülke içi vedışında büyük bir yankı uyandırdığına dikkat çekti.

Ülke içi ve dışında artık herkesin bildiği bir marka haline gelen ‘Makine  Tanıtım Grubu’nu da bünyesinde barındıran Makine İhracatçıları, yıllardır müzminleşen cari açığa karşı savaş açtı.
TIKIR TIKIR’I eleştirenler ülke gerçeklerini bilmiyor Söz konusu tanıtımkampanyası ile oldukça geniş kitlelere ulaşıldığını,insanların artık ‘makine’ ve ‘teknoloji’ algılarının yavaş yavaş değişmeye başladığını dile getiren Dalgakıran, kampanyaya yönelik birtakım eleştirileri de şöyle cevapladı: “Tıkır tıkırı eleştirenler, Türkiye’nin gerçeklerinden bi haber. Türkiye’de yılda 25 milyar  dolarlık makine ve ekipman ithalatının yüzde 70’i Türkiye’de üretildiği halde ithal ediliyor. Bu da 17 milyar dolar demek. Eğer  buradaki Türk tüketicisi, ithal ürünü tercih ettikçe, daha fazla cari açık ve başka ülkelerin istihdamına katkıda bulunuyor. İşte burada bizim amacımız, çocuk yaşlarda vatandaşa bu bilinci aşılamak. Bu bilinçle kısa vadede 10milyar doları içeri çevirebiliriz. Toplum bilincini geliştirmek için ikna yöntemleri seçilmiştir. Reklam kampanyalarında kullanılan slogan da işte bu yoldan harekettir. Biz önce kendi toplum bilincimizi geliştirmemiz lazım. Tıkır tıkır bu nedenle içeri yönelik yaptık. Yani bu bir misyona yönelikti. Biz ilkokuldan başlayarak, bu misyonu aşılamayı hedeflerken, yurt dışında ise tıkır tıkırla Türkmakinesini özdeşleştirmeye çalıştık ve başarılı olduk. Artık fuarlara giden Türk makinecileri, bu sloganla tanınıyor.Bunu anlamak bu kadar güç olmamalı.” Sanayi arsaları için TOKİ devreye girsin Makine sektörünün bundan sonra çok önemli adımları bulunduğu bilgisini de veren Dalgakıran, kampanyanın ardından atılacak adımın, teknoloji üretimine açık bir strateji oluşturmak olduğunu söyledi.

Dalgakıran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Büyük sermayeyi teknoloji üretimine çekeceğiz. Türkiye’de teknoloji üretmeye gelen yabancı yok denecek kadar az. Çünkü ilk yatırım maliyetleri çok yüksek. İthal edilen kalemlerin Türkiye’de üretilmesi için ciddi tedbirler alınması gerekiyor. Otomobil fabrikasına bedava arazi verdiler. Bunu, teknoloji ürüten sektörlerin hepsi için yapmalı. En başta Organize Sanayi Bölgeleri (OSB)’ler rant alanlarından çıkarılmalı. TOKİ’yi de devreye sokup, bedeli yatırımcıdan uzun vadede alınacak arsa tahsisleri yapılmalı.. Kaynaklar direk üretime yönlendirilmeli.”

Ülkemizin ekonomik bağımsızlığının teknoloji yatırımında olduğu inancını yıllardır her platformda seslendiren makine ihracatçıları, ‘eğitim’  dahil birçok projeyle büyük harekat başlatıyor.
‘Teknoloji Meslek Liseleri’ ile ‘eğitim harekatı’ başlıyor. Ülkemizde meslek liselerinin son derece zayıf olduğuna işaret eden Adnan Dalgakıran, orta öğretiminin yüzde 70’inin meslek  liselerinden oluşması gerektiğini savundu. Eğitimde çok ciddi reformlar yapılması gerektiğini ve bunun için de bir seferberlik başlattıklarını bildiren Dalgakıran, çok yakında Marmara Bölgesi’nde pilot olarak hayata geçirecekleri ‘Teknoloji Meslek  Liseleri’nin bir süre sonra tüm yurtta yaygınlaşacağını söyledi. Söz konusu projede sanayici, yerel yönetimler, Sanayi Bakanlığı gibi birçok kesimden temsilcilerin yer alacağı bir mütevelli heyeti oluşturacakları bilgisini de veren Dalgakıran şunları söyledi:  “Türkiye’de ilk kez Teknoloji Meslek Lisesi kurulacak. Yakında protokol yapılacak. Bu projede sanayici de elini taşın altına sokmalı. Tüm hayalimiz, bu sistemin tüm Türkiye’de uygulanabilir hale gelmesi. Ülkenin en zeki çocuklarının bu okullarda okumasını sağlamak ve beyin göçünü engelleyip,. tersine beyin göçü yaratmak istiyoruz. Yurt dışındaki kalifiye insan gücünü buraya  getirmeliyiz. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’de bizi çok iyi anladı. Önümüzdeki dönem, meslek liselerinde çok ciddi dönüşümler bekliyoruz. Önümüzdeki dönem okulu böleceğiz. Mesela 30 bin TL verecek işadamının adını bir sınıfa vereceğiz. Bir okulu parça parça firmalara yaptıracak ya da onartacağız. Burada Sanayi Bakanlığı da olacak, yerel yönetim ve işadamları mütevelli heyetleri  olacak. Okul bir yıl içinde eğitime başlayacak.”

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün önderliğinde, 3 Mayıs Salı günü (yarın)  ‘Makine Sanayi Eylem Planı’ Türkiye’yi değiştirecek bir dizi proje ile kamuoyuna açıklanıyor.
Sanayı Bakanlığı ile tam bir işbirliği var. Türk sanayiinin ivme kazandığı bu dönemde bakanlık ve bürokrasi kademesinden de büyük yardımlar ve işbirliği desteği gördüklerini söyleyen Dalgakıran artık en ufak bir  sorun yada talepte istedikleri zaman bakanlığın kapısını çalarak içeri girdiklerini söyledi. Dalgakıran, “Sayın Bakan Nihat Ergün ve bürokratları tepeden bakan insanlar değil. Tam bir işbirliği içindeyiz. İstediğimiz zaman kapıyı çalıp içeri girebildiğimiz gibi, onlar da sürekli kapımızı çalıyorlar.Her projemizi karşılıklı bir dayanışma ve işbirliği içinde geliştiriyoruz” diye konuştu. Hazırlanan projelerin uçuk değil, tam aksine ülkenin gerçekleri doğrultusunda hazırlanan projeler olduğunu söyleyen Dalgakıran  “Bizim projelerimiz zaten var olan kaynaklar üzerine oturtulmuş, ek kaynak gerektirmeyen projeler” ifadelerini kullandı.Sektörde karlılıklar düştü ‘Kayıtdışı Projesi’ geliyor Makine sektörünün kayıt dışından en muzdarip sektörlerden biri olduğunu dile getiren Dalgakıran, bunun mutlaka önlenerek, piyasa denetim vegözetiminin çok sıkı bir şekilde yapılması gerektiğini vurguladı.Önümüzdeki dönem, bu denetim ve gözetimin gerektiği gibi yapılması konusunda  projeler üreteceklerini söyleyen Dalgakıran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kayıt dışı ile kayıt altında olanlar haksız bir rekabete maruz kalıyor. Bugün AB’de 25 bin makine üreticisi var ve 850 milyar dolarlık üretim yapılıyor. Türkiye’de ise 20 bin üretici 25 milyar dolar civarında bir hacim yaratıyor. Ölçek ekonomisinde firma çıkarmakta zorlanıyoruz. Bu kadar kayıt dışı ile rekabet ettiğimiz için, kayıt altında olanlar düşük karlılıklarla çalışıyor. Bu da sektörün önünde ciddi bir sorun teşkil ediyor. Tüm bunların dışında, yurt dışında da kaliteli ve kalitesiz  ürünler aynı şekilde destekleniyor. Bu da Türk malı imajına zarar verdiği gibi, içeride de yine oldukça ağır bir haksız rekabete neden oluyor. Bir diğer önemli konu da, ithal ürünlerdeki menşeler.Bugün Avrupa malı diye piyasaya sokulan makineler Uzakdoğu menşeli. Adamın hem Avrupa’da hem de Çin’de firması var. Çin’den getirip, Avrupa malı olarak bunu sokuyor.”

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, dünyada küresel bir güç olmak isteyen Türkiye’de herkesi kısır çekişmeleri bir yana bırakıp, bu büyük harekata katılmaya davet ediyor.
Şartname değişmeli yerli tercih edilmeli Dalgakıran, makine sektörünün gelişimi için Kamu İhale Şartnameleri’ninde değişmesi gerektiğinin altını çizdi. Alımlardaki şartnamenin adeta bir markayı işaret ettiğini savunan Dalgakıran, alınacak makinelerde yerli firmaların tercih edilmesinin sektörün büyümesine önemli katkılar sağlayacağını söyledi. Dalgakıran “Tüm dünyada kamu alımları, ülkedeki istihdam ve yerli üretim gözetilerek, yapılır. Bugün Kore’ye gittiğimizde, Kore, Fransa’da Fransız arabaları görürsünüz. Bu bilinç kamuda mutlaka oluşturulmalı” şeklinde konuştu. Avrupa’ya ‘satın alma’ çıkarması yapacağız  Birliğin önümüzdeki dönem,  yapacağı bir diğer çalışma hakkında da bilgiler veren OAİB Başkanı, Avrupa’daki yaşlı ve zor durumdaki firmaları belirleyerek, ortak üretim veya satın alımlar yapacaklarını söyledi. Dalgakıran, bunun için gerek hükümet, gerekse sektör olarak çalışmalar yapacaklarını dile getirerek, “Pek çok başladı. Biz de vakit kaybetmeden, kamu ve özel sektör yine el ele vererek harekete geçmeliyiz” diye konuştu.

Makine İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Serol Acarkan ise “Başka alternatif yok. Üreteceğiz, büyüyeceğiz” diyerek, ‘100. yılda 100 milyar dolar ihracat’ hedefinden dönüş olmayacağını söylüyor.

Sadece iş vermiyor altın bilezik takıyoruz. OAİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serol Acarkan ise, Türkiye’nin en konularının başında işsizliğin geldiğini hatırlatarak, bu sorunu çözecek yegane stratejinin makine sanayiinin büyümesi  olduğunu savundu.Acarkan, “Hizmet sektöründe yetişmiş elemanın katma değeri yüksek olmayabiliyor. Ancak makinede bir kişiyi nitelikli eleman haline getirebiliyorsunuz. Yani bu sektör bir kişiyi sadece istihdam etmekle kalmıyor, onun koluna ‘altın bilezik’ takıyor” diye konuştu. İkinci el ithalatı ile bindiğimiz dalı kesiyoruz Türkiye’nin başlıca bir diğer gündem maddesinin de ‘ithalat’ olduğunun altını çizen Acarkan, ikinci el makine ithalatına yasak ve sınırlamalar getirildiği halde, hurda makinenin Türkiye’ye getirilme arzusu bulunduğunu söyledi. Bu ithalat arzusu içinde bulunanlara seslenen Acarkan, “Paranın büyüsüne kapılarak, örneğin yenisi 10 bin TL olan makineyi bin TL’ye getirmek başta cazip gözükse de, ülke ekonomisine verdiği zarar çok daha büyüktür. Bu bilincin mutlaka herkeste oluşması gerek. Gelin bindiğimiz dalı kesmeyelim” ifadelerini kullandı. 100 milyar doları aşarız top yekun savaş açalım Türk makine sektörünün yüz milyar dolardan fazla da ihracat yapacak kabiliyet ve kapasitesi  bulunduğunu, ancak bunun sadece makine sanayicisinin görevi olmadığını vurgulayan Acarkan, “Bu top yekun bir savaştır.
Bu konuda her kesime büyük görevler düşmektedir. İlkokuldaki çocuk bile bu savaşın neferi olmalıdır” diye konuştu. Hedefe ulaşmak için devlet, hükümet, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları gibi birçok katılımcıyla vücuda gelecek bir orkestra kurulmasını
isteyen Acarkan, bu orkestradan iyi ses çıkmasının ise birinci maestro olan hükümet, ile ikinci maestro olan güçlü bir sektör temsiliyeti ile mümkün olabileceğini savundu.

Her karış toprağımız üretimde kullanılsın. Bir takım yabancı ülkelerin büyük ithalatçı ülkelerle yaptıkları STA’lar ile Türk sanayicisinin aklını çeldiğini söyleyen Acarkan, artık bunun değişmesi gerektiğini savundu. Bu ülkelerin sıfır vergi, arsa teşviki gibi birtakım cazip tekliflerle Türk yatırımcısını kendi ülkelerine çektiklerini dile getiren Acarkan şunları kaydetti: “Biz debüyük ithalatçı ülkelerle STA’lar yaptığımız takdirde, dış yatırımcıyı çekebileceğimiz gibi, kendi yatırımcımızı da başka ülkelerde zora sokup, hırpalatmayız. Bu bir ülke stratejisi olmalı. “Öncelikle Türkiye” diyoruz. Her karış toprağımızı üretim için kullanmalıyız. Üreterek büyümekten başka şansımızyok. Kalkınmış ülkelerin tamamı bu yoldan geçmiştir ve bu yolun başka bir alternatifi yoktur.

ÜRETECEĞİZ,BÜYÜYECEĞİZ.

İşsizliği ancak bu yolla bitirebiliriz. Çalışkan bir toplumuz, ama yönlendirmede eksiğimiz var ve kolay ticarete geçmemiz, Üreticinin, ticaret erbabının önünü açacak kolay yollar bulmamız lazım.” Sektörler tek ses tek yürek olmalı Acarkan, bir yandan bu konularda projeler üretirken, diğer yandan da sektörle ilgili tümdernekleri bir çatı altında toplamaya çalıştıklarını söyledi. “Böylece tek ses, tek yürek olmak istiyoruz” diyen Acarkan, sektörün lobi faaliyetlerini bu şekilde çok daha faydalı hale getirmeyi planladıklarını kaydetti. Bu adımla, taleplerinin tek bir ağızdan çıkmış olacağını ve seslerinin daha gür duyulacağını belirten Acarkan şöyle devam etti: “Türkiye’nin kanayan bir yarası da STK’ların fazlalığı ve akort bozukluğu. Bu da gelişmenin önünde bir engel oluşturuyor. Ben ‘A’maddesini savunurken, diğeri ‘B’maddesini savunuyor.Böylece karar vericiler tereddütte kalıyor ve her iki talep de yerine getirilmiyor. Ama tek ses olursa her iki maddenin de yaptırımı kolay sağlanabilir. Birlik olarak bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bunu başararak da, diğer sektörlere öncülük etmek istiyoruz. Bu,makine sektörünün en büyük hedeflerinden biri.”

Yabancılar artık ‘How are you Tıkır Tıkır’ diyor.. ‘Tıkır tıkır’ kampanyasının bu yıl yurtdışında ilk ve en büyük ayağının Hannover’deki Sanayi Fuarı’nda  gerçekleştiğini kaydeden Acarkan, iki yüzün üzerinde Türk firması ile, dünyanın en büyük sanayi buluşmasında çok iyi bir tanıtım yaptıklarını söyledi. “Yer gök, Türk makinesinin slgoganı olan‘Tıkır tıkır’la adeta özdeşleşti” diyen Acarkan, “Misafirlerimiz Türk sanayicisine ‘How are you Tikir Tikir’ demeye başladı. Bu işte değişimin ayak sesleri. Biz sadece Türkiye’de değil, dünyada bir dönüşüm başlatmış olduk Söz verdik, dünyanın ezberini bozacağız. 100 milyar dolar sözü verdik. Bunu yerine getireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Devletimizle, hükümetimizle, bakanlıklarımızdan bu desteğimiz var. İnandık başaracağız” ifadelerini kullandı.

4 ayda 30milyon TL yurt içinde kaldı. Yaptıkları çalışmalarda sektörünen önemli sorunlarından bir olan finansman konusunda da oldukça faydalı projelere imza attıklarını söyleyen Acarkan, Eximbank’la bir mutabakata vararak, Türkiye’de bu zamana dek ilk kez uygulanan veri programı anlaşmasını imzaladıklarını söyledi. Acarkan, “Yıllarca yabancılar bize gelip, parasıyla satış yapardı. Bu anlaşmayla aynı ortamı Türk makinecisi için biz yaratmış olduk. Yani ihracatçı artık malını satmaya parası cebinde gidiyor.Bu Türkiye’de ilk kez yapıldı ve ilk kez de makine sektöründe uygulanıyor” diye konuştu. Bunun dışında Türk makinesine
kolay ulaşmak için Halkbank ile yaklaşık 4 ay önce bir protokol imzaladıklarını hatırlatan Acarkan, buna göre 2 yıl ödemesiz, 10 yıla kadar vadelerin olduğu bir program yapıldığını ve anlaşmanın üzerinden geçen 4 aylık sürede 30 milyon TL kredi dağıtıldığını bildirdi. “Çok basit bir hesapla 30milyon TL buülkede kaldı diyebiliriz” şeklinde konuşan Acarkan, şu an KOSGEB’le de bir 
çalışma içinde olduklarını ve tamamlandığında sektörün çok ucuz krediye erişebilmesinin mümkün olacağını bildirdi. Türk makinesi  TC güvencesine giriyor Tüm çalışmaları, sektörde yarattıkları ‘Turqum’ Belgesi’ne bağlamak istediklerini kaydeden Acarkan,  şunları söyledi: “Biz tüm yapmış olduğumuz tüm çalışmaları Turqum’a bağlamak istiyoruz. Turqum Belgesi olan firmalara daha ucuz kredi sağlamayı hedefliyoruz. Burada da amaç kaliteli mala destek vermek. Bir yandan da merdiven altını kayıtlı çalışmaya özendirmeyi hedefliyoruz. Yaptığımız çalışmalarla bu belgeyle satılan makineler ‘Türkiye garantisi’ altına girecek. 
Bunu ilk kez biz hayata geçiriyoruz.Bu belgenin sahibi Makine İhracatçıları Birliği olarak biz gözüküyoruz. Sanayi Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile yaptığımız çalışmalarla, bu belgenin birmilli belge statüsüne getirilmesi amaçlanıyor. Belgenin arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız kurulları denetleyici olacak.Bu belgeyi alan makine, TC kanunları ve kalitesine uygun ve Türkiye  Devleti’nin güvencesi altında olacak. Bir firma bu belgeyi almışsa, işi bırakamaz. Hedefler hep bu yöne doğru gidiyor. Şu anda 24 firma belgelendi ve TURKAK’ta onay aşamasındayız.”