VDMA ev sahipliğinde düzenlenen 55. Genel Kurul Toplantısı’nda Avrupa P o m p a İ m a l a t ç ı l a r ı B i r l i ğ i (EUROPUMP) Başkanlığına, Türk Pompa ve Vana Sanayicileri Derneği (POMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu seçildi. 2001 yılından bu yana İcra Konseyi Üyesi olan ve 2013 yılında Başkan Yardımcılığına getirilen Karavelioğlu, bu görevi iki yıl yürüttükten sonra bir dönem de Önceki Başkanlık yapacak. EUROPUMP’ın yapısı ve yeni dönem hedefleriyle ilgili bilgi veren Kutlu Karavelioğlu, sorularımızı yanıtladı.

Dresden’de, VDMA evsahipliğinde yapılan son Genel Kurulunda EUROPUMP’ın Başkanlığına seçildiniz. Sektörünüzün bu en yüksek örgütü hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz?

EUROPUMP, 17 ülke derneğini çatısı altında toplayan bir üst kurum. Belçika yasalarına göre 1960’da kurulmuş ve benzerleri gibi dernek olarak anılmakla birlikte, yapılanması bakımından bir federasyon olarak tanımlamak, bizim ölçütlerimize göre daha doğru bir algı oluşturacaktır. Üyeleri, pompa imalatında önemli yeri olan 14  AB ülkesi ile Türkiye, Rusya ve İsviçre’nin ulusal dernekleridir. Kendisini “Avrupa Pompa Endüstrisinin Sesi” olarak tanımlarken, faaliyet alanının kapsamını ve genişliğini de belli etmiş olur.

Küresel bakışla, EUROPUMP’ın temsil tabanını veya gücünü nasıl tanımlayabilirsiniz? Dünya pompa endüstrisi içinde yeriniz nedir?

Pazar hacmi tahrik ve kontrol üniteleri, yedek parçaları, servis ve bakımı ile 60 milyar doları bulan ve 2010’dan bu tarafa yıllık yüzde 6-7 aralığında büyüyen pompa endüstrisinin, ekonomik, ticari ve teknolojik lideri tartışmasız biçimde Avrupa’dır; Avrupa’nın yegane sivil tepe örgütü de  EUROPUMP’dır. Bu üç alanda birden iddialı sadece üç merkez vardır dünyada, Avrupa, ABD ve Japonya. Dünya ticaretinin yarıdan fazlasını Avrupalı imalatçılar yaparlar; patent başvurularının yarısına yakını da onlardan gelir. ABD’nin üretimi Avrupa’nın yarısı, Japonya’nın üretimi de ABD’nin yarısı kadardır. EUROPUMP’a üye firmaların sayısı 450 civarındadır; 100 bin kişi çalıştırırlar, üretimleri de 11 milyar euro seviyesindedir. Endüstri, küresel biçimde, KOBİ tabanlıdır; bu durum makine imalatının genel profiline de fevkalade uygundur.

Tepe örgütü olarak temel işleviniz nedir? AB’nin merkezinde lobicilik faaliyeti yapmak ile ulusal bazda lobicilik yapmak farklı mıdır?

Hükümetler tarafından verilen kararları etkileme çalışması yapmak, ki bu lobiciliğin kelime anlamıdır, hemen bütün sivil örgütlerin gayesidir. Ama lobici dediklerimiz bunu profesyonel olarak yapan şirket veya kişilerdir ve 1940’lardan iitibaren, özel yasalar altında ve ABD başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerde hizmet verirler. Sektörel politikaları belirlerken, hükümetlerin de tercihi daha çok bunlarla muhatap olmak yönündedir. Modern devlet sistemlerinin ve hükümet etme anlayışının vazgeçilmez bir unsuru olduğu kabul edilir. Biz, sektörel örgütlerin, kural koyucularla ilişkilerini bu yöntemle sürdürme imkanları pek yoktur; o kadar ki, ekonomik zaafa uğramamak bakımından birkaç sektörü birden temsil etmek durumunda bile olunabilir. Diğer AB üst derneklerine benzer olarak, EUROPUMP da, geniş üye tabanının katkıları ile ürettiği teknik ve ticari bilgi sayesinde ve o geniş tabanı temsil erkiyle Avrupa Parlamentosunun önemli muhataplarından biridir. Üyelerinin menfaatlerini korumak, kulanıcı ve müşterilerin ihtiyaçlarına veya teknolojik trendlere paralel olarak sektörünü yönlendirmek, tedarikçiler, sivil ve resmi kurumlar gibi diğer paydaşlarını kendiyle ilgili mevzuat ve standartların güncellenmeleri konusunda bilgili kılmak, bunlarla müşterek çalışmalar, projeler yapmak, amaçlarındandır.

AB kurumlarıyla yürüttüğümüz her çalışma esasen bir lobi faaliyeti kabul edilebilir; çünkü sektörümüzün, üyelerimizin adapte olmakta güçlük çekeceği, büyük maliyetlere maruz kalıp küresel rekabetçiliklerini yitireceği tasarrufları engellemek veya bir geçiş sürecine yaymak için elimizden geleni yaparız. Esasen AB de kendi sanayiini korumak için elinden geleni yapar; orada sürprizlere yer yoktur.

Üyelerin ve sektörün ihtiyaçlarına nasıl karşılık veriyorsunuz? Nasıl bir yapılanma ile faaliyet gösteriyorsunuz? Gündeminizdeki ana konular nelerdir?

Merkezimiz Brüksel’de. 17 kişilik bir İcra Konseyi, altındaki Genel Sekreterliğimiz ve dört komitemiz ile icraat yapıyoruz. Teknik, Standartlar, Pazarlama ve KOBİ komitelerimizde ve bunların altındaki 10’a yakın çalışma grubumuzda üye firmaların en yetkin uzmanları görev yapıyor. AB, direktifleri hazırlarken, ISO, standartlarını hazırlarken hep buralarda ortaya çıkardığımız araştırma neticelerinden yararlanıyor. Bir kısmı deneysel olan ve üniversitelerle birlikte yürütülen bu araştırmalar, üye  ülkelerin nakit katkıları ile finanse edilirler; ekonomik ihtiyaçlar için EUROPUMP’ın bağımsızlığından asla taviz verilmez. 10 yıl önce, EUROPUMP’ın başlattığı biri inisiyatif var: ECOPUMP. Bu, tamamen gönüllü olarak, üyelerimizin kendi ürettikleri pompaların enerji sarfiyatlarını azaltacaklarını vaat ettikleri, deklere olunarak başlatılan bir planlı projedir. Bugün makine sektörünün tamamına yakınını etkileyen Enerji Kullanan Ürünler Direktifi ile Ekotasarım Direktifi bizim başlattığımız bu inisiyatife temellenmektedir. Bilimsel araştırmalarımız sürerken, “Genişletilmiş Ürün” ve “EkoSistem” başlıkları altında iki açılım yaptık. Çünkü pompa veriminin yüksek olması ancak onu tahrik eden ve kumanda eden sistemin optimizasyonu durumunda anlamlı idi; ve bunların birlikte görev yapacağı sistemin tamamının boru, vana gibi sair bütün unsurlarıyla doğru tasarlanmasına bağlıydı. Bu çalışmalar birçok rapor, tebliğ, kitap ortaya çıkararak devam ediyor. Tükettiğimiz enerjinin üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını konu eden “Karbon Ayakizi” ile ürünlerimizin ekonomik ömürleri boyunca ve bertarafları sırasında toprak ve su kalitesi üzerindeki etkilerini gözönünde tutan “Çevre Ayakizi”ne dair mevzuat çalışmalarımız sürüyor. İçme suyuna temas eden pompaların bunların kalitesi üzerindeki tesirlerini kontrol etmeye yönelik mevzuat hazırlıkları da devam ediyor.

EUROPUMP’ta ne zamandır ülkemizi temsil ediyorsunuz? Kurum içinde bugüne kadar hangi sorumlulukları üstlendiniz? Uluslararası bir sivil toplum örgütünün yönetim kurulu başkanlığını üstlenme sürecinizi paylaşır mısınız?

POMSAD’ın kuruluşu 1996’dır. Benim ilk Başkanlık dönemim de Mayıs 2000’de başlamış idi. EUROPUMP’a Mayıs 2001’de üye olduk. O tarihten itibaren İcra Konseyinde görevliyim. Başkan Yardımcılığım Mayıs 2013’de oldu; Başkanlığım da 2015 Mayıs’ında. 55 yıllık bir Avrupa örgütünde yazılı ve yazılı olmayan kurallar manzumesinin, geleneklerin ve bir mevkiye hak ederek gelmenin önemini tahmin etmek zor değildir. Tatlı bir rekabet de vardır ama İcra Konseyimiz ve Genel Kurulumuz, bir Türk’ün başkanlığını yadırgamak bir tarafa, kendileri ile birlikte 14 yıldır Avrupa Pompa Endüstrisine hizmet veren meslektaşlarına tam bir mutabakat ile destek vermiş, beni ve sektörümü gururlandırmışlardır.



Ülkemiz sektörü açısından, Türk sanayisinin içinden gelen bir ismin uluslararası bir yapılanmanın tepe yöneticisi olması neden önemlidir?

Bir sektörün örgütlenmesi, kendi örgütüne sahip olması nasıl bir yetkinlik göstergesi ise, başkanının veya yöneticilerinin ulusal ve uluslararası üst örgütlerde üstlendiği görevler de bu yetkinliğin tescili anlamına gelir. Türk makine sanayisinin Avrupa’nın altıncı büyük imalatçısı olduğunu biliyoruz; bu kabiliyet bütün segmentlerinde aynı şekilde tezahür etmemekle birlikte pompa ve vana imalatında bu düzeydedir. Bunu POMSAD’ı EUROPUMP’a üye yaparken de, MAKFED’i ORGALIME’e üye yaparken de çok net gördük. 11 MAKFED üyesinin 15 AB Federasyonunda temsil ediliyor olması da bir önemli göstergedir. Elbette, üye olmakla başkanlığı almak arasında önemli farklar var. Üye olmak bir sektörün muhataplarının ülkemiz imalatçılarına biçtiği değerle ilgili iken, başkanlık, sektörümüzü temsil eden arkadaşımızın yetkinliğine ve gayretine bağlıdır. Her halukarda, bir Türk’ün başkan oluşu, bir defa doğru bir yerde üye olduğumuzu, yani siyaset değil iş yapan bir yerde olduğumuzu gösterir. İkincisi, ülkemizdeki örgütlerin de iyi başkanlarca yönetildiğini gösterir. Üçüncüsü, sanayimizde ve insanımızda bir gerilik olmadığının kanıtıdır; bereket, böyle menfi düşünceler sadece bizim zihnimizde yer buluyor. Bizde, tevazuyu aşan, hatta özgüven eksikliğine varan bir kabulleniş var; çok yazık; biz onlar kadar olamayız diyoruz ve yaptığımız hiçbir işe güvenmiyoruz. Bütün mücadelelere yenik başlıyoruz.

İthal mallara hayranlığın temelleri de burada yatıyor; yabancı mala hayranlık, aslında yabancılara hayranlık değil midir?Uluslararası tepe örgütlerde Türk yöneticilere aktif görevler verilmesinde Türk makine sektörünün son yıllarda kaydettiği gelişme etkili oldu mu?

Görev verilmesi diye bir şey olmuyor; böyle ifade edilince, istesen de istemesen de bir görevi sana vermişler gibi, birileri seni atamışlar gibi algılanıyor. Sivil örgütlerde gönüllülük esası vardır. Yani bir yola girdiğinizde, sektörünüzü, ülkenizi bir yerde temsil etmeye soyunduğunuzda, bunu büyük bir şevkle yaparsınız. Paranızı, zamanınızı harcamayı, işlerinizin başında olamamayı göze alırsınız. Karşılığında edindikleriniz tamamen manevidir. Bu esasen yaşam tarzıdır, ya da o hale gelir siz başardıkça, ilerledikçe, temsil ettiğiniz değerlerin bayrağını daha yükseklere çıkardıkça. Arkanızda koca bir sektör vardır, bir ülkeyi temsilen sizi oraya göndermişler, size güvenmiş, destek vermişlerdir. Asla gevşeyemezsiniz. Ve onlar adına isteyebileceğiniz her şeyi istersiniz. Başkanlık da böyledir. Kendi sektörüme döneyim; EUROPUMP pompa imalatçılarının en yüksek örgütü; küresel sektörün, yani az evvel bahsettiğim üç merkezde lokalize olan sektörün en yetkini, ekonomik, ticari ve teknolojik bakımdan lider olan bölgesinin örgütü. 100 bin kişi çalıştırıp, 11 milyar euro ciro yapan 450 firmanın Başkanının Türk olması, hem pompacılarımız için önemlidir, hem makinecilerimiz için önemlidir; insanımıza güvenenler ve güvenmeyenler içinse çok daha önemlidir. Elbette bunlar istemekle başlar; yani getirilmek değil seçilmek. Seçilmek için de önce istemek, sonra onun için emek vermek, mücadele etmek, gerekirse yıllarca.

Sanayiciler için ülkeye hizmet, zaman zaman ekonomik çıkarların önüne mi geçiyor? Uluslararası sivil toplum yapılanmalarında görev alacak profesyonellere ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?

Bu sorunun ardındaki imayı anlayabiliyorum. Bu bir algıdan kaynaklanıyor ve malesef sebebi de bizleriz. Öncelikle şunu söyleyeyim: sektörel örgütler siyaset yapmak için kurulmuyorlar. Siyasetçilerle işi olmak, siyaset yapmak demek değildir. Kural koyucunun, temsil ettiğiniz alanın menfaatlerini ilgilendiren kararlarını desteklemek ya da onları engelleyip, geciktirmek veya uzlaşılacak yolları birlikte aramak, bulmak için siyaset yapmak şart değildir. Bilakis, siyaset yapar durumda görülürseniz tam tersine neticelere sebebiyet verirsiniz. İş yapamayan sivil örgütler siyaset yaparlar; bunlar da geçici olmaya mahkumdurlar. Sırf bu amaçla kurulmuş “sivil” örgütlerin ki, bunları sivil kabul etmek elbette mümkün değildir, başındaki insanlara hizmet ettikleri çok bellidir. AB federasyonlarına bakalım, 70 yaşında olanları var; iş değil siyaset yapsalardı üye bulamazlardı. Soruya geri dönersek, zaman zaman değil, her zaman şahsi ekonomik zararlarını göze alacak insanlara ihtiyacımız var. Tam bu yüzden de, sivil görevlere ilgi azlığı yaşıyoruz. Ekonomik kaygıları olmayanlar, umumiyetle büyük orta işletmelerin temsilcileri oluyor; bu defa da bir başka güçlük ortaya çıkabiliyor: Rakipler arasında dayanışma ve müşterek menfaatler üzerinde uzlaşma kültürü. Benim gibi senelerini sektörel görevlere adamış arkadaşlarıma bir tavsiyede bulunmayı haddim olarak görmüyorum. Bizim alanımızda hiçbir mevki veya makam, tepeden inmiyor. Hepimiz çok çalışıyoruz. Klişe olacak ama bu bir bayrak yarışıdır; bütün gayretimiz bizden sonrakilere örnek olacak başarılar, kazanımlar bırakmak, ardımızdan iyi anılmak içindir.

Eklemek istedikleriniz?

EUROPUMP Genel Kurulunda yaptığım teşekkür konuşmamın bir yerinde: ”Genç bir ülkeden geliyorum, genç bir sektörü temsil ediyorum aranızda. Bugüne kadar, sektörel bir çok görev üstlendim; birçok derneğin kurucuları arasında yer aldım, yöneticiliğini yaptım; ama ilk defa kendimden yaşlı bir örgüte başkanlık edeceğim, benim için büyük bir onurdur. Avrupa yüksek kültürünün tecellisi olan demokrasi anlayışınız beni seçmekle kalmayıp daima destek vereceğinizin de teminatıdır” dedim. Çok coşkulu bir alkış aldım. Gerçekten çok öğretici bir süreç yaşıyorum Avrupa’da. İki sene sürecek görevim. Sonrasında iki sene de Önceki Başkanlık görevim var. 2001’den 2019’a kadar 18 yıl EUROPUMP’da sektörümü, AB’nde ülkemi temsil etmiş olacağım. Bunu, uzunluğu için değil, istikrar ihtiyacı bakımından dile getiriyorum. Böyle süreleri göze alıp, süreç boyunca  bıkmadan usanmadan çalışmak gerekir. Ve tepeye ulaşmanın zorluklarını bilen insanlar olmalıdır arkanızda. Onların orada olduğunu bilmeden, görmeden, hep destek olacaklarını hissetmeden ilerleyemezsiniz. Bunun yıllar boyu sürebilmesi, sizin bu güvene layık olmanızı gerektirir; hiçbir şeyi kendiniz için değil, her şeyi sektörünüz için elde ettiğinizi göstermenize bağlıdır. Ben birlikteliği POMSAD bünyesinde tecelli etmiş sektörüme, yani pompa ve vana imalatçılarımıza müteşekkirim; başarının büyük kısmı onlarındır; okuyucularınızın huzurunda bu hakkı teslim etmek isterim. Teşekkür ederim.